'ZİHNİMİZİN EFENDİSİ' OLMAK

'ZİHNİMİZİN EFENDİSİ' OLMAK

Yalnızca bir fizik bedenden oluşmadığımızı -bilimin de desteği ile- artık kesin olarak biliyoruz.

Fizik bedenimizin üzerinde bir de enerji bedeni var yaşadığımız olaylar, düşüncelerimiz, duygularımız bu enerji bedende kayıt altına alınıyor.

 

Olumsuz duygular enerji bedenimiz üzerinde tıkanıklıklara sebep olur. Eğer biz bunları uzun süre taşımayı sürdürürsek onlar da kendilerini fizik bedende çeşitli hastalıklar olarak gösterecektir.
 
Örneğin; fedakar kadınlar çok büyük oranda meme kanserine yakalanır, hayatı omuzlarınızda yük olarak hissedenlerin omuz problemleri oluşur, atmak istediği adımı bir türlü atamayanların ayak ve ayak bileklerinde problemler baş gösterir, hayata karşı esnek olamayanların dizlerinde sorunlar oluşur, fazla sorumluluk yüklenenlerin bel ağrıları olur vs...
 
Louise L. Hay, 'Hastalıkların Zihinsel Sebepleri' adlı kitabında tüm bunları çok güzel açıklıyor.
 
Hastalıkları aslında iyi şeyler olarak görmeliyiz çünkü iyileşmenin başlangıcı onların belirtileriyle kendini gösterir. Bedeniniz size duygu durumunuzu düzeltmeniz ya da yaşadığınız hayat tarzını değiştirmeniz için uyarı yapmaktadır.
 
Eğer kendi üzerinizde çalışır ve duygu durumunuzu değiştirmeyi başarırsanız bedeninize hastalıkları iyileştirmesi için olanak tanımış olursunuz. Beden aslında -her durumda- kendini iyileştirmeye programlanmıştır.
 
Peki bunu nasıl yapabiliriz? Duygularımıza kapılmamayı nasıl öğrenebiliriz? Nasıl 'zihnimizin efendisi' oluruz? Eckhart Tolle 'Şimdi'nin Gücü' kitabında bunu nasıl yapabileceğimizi çok güzel anlatır.
 
Duygu ve düşüncelerle başetmenin yolu onları izlemek ve aslında onların siz olmadığının farkına varmaktır. Zihniniz siz değilsiniz; düşüncelere kapılmamak ve onların sizi yönetmesine engel olabilmek için bunun farkına varmanız gerekiyor. Bu kolay bir yöntem değildir. Daha doğrusu yapması çok kolaydır ancak sürdürmek için kararlı olmak gerekir. -En az sekiz hafta- aralıksız her gün çalışmayı, sonra da her an bir farkındalık içinde olmayı gerektirir.
 
Bu ise sanıldığı kadar zor bir şey değildir; sadece 'uyanık ve tetikte' olmayı gerektirir.
 
Günde sadece on dakika; hayatımızı değiştirmek için nedir ki? Ancak dikkat; egonuz bunu yapmamanız konusunda sizle sıkı bir mücadeleye girecektir! ''Amaan, hadi bu günlük kalsın, yarın yaparım ya da önce şu işleri bitirmem lazım vs.'' gibi 'çatlak sesler'le sizi vazgeçirmek isteyecek, bunun için de elinden ne gelirse yapacaktır.
 
Burada egonuzun farkında, her gün çalışma yapma konusunda da son derece kararlı olmanız gerekir.
 
Her gün on dakika hiçbir şey yapmayarak düşüncelerinizi izlemeye başlayın. Nefesinize odaklanın ve zihninizi izleyin; aklınıza ilk gelecek düşünceyi bekleyin. ''Yarın kredi kartı ödemesi var.'' ya da ''arkadaşım benim hakkımda ne kadar kötü konuşmuş'' gibi düşünceler gelebilir. Bu tür düşüncelere kapılıp giderseniz, zihne yenildiğinizin resmidir. Burada anlatmak istediğim: ''Yarın kredi kartı ödemem var ama ödemek için yeterli param yok, acaba kimden borç alsam? Zaten yarın çok işim var ve bankaya uğramak için yeterli zamanım yok.'' şeklindeki 'çeldirici' düşünce silsilesinin birbirini izlediği, dolayısıyla da sizin bunların içinde kaybolduğunuzdur.
 
Düşünceleri, önünüzdeki dijital reklam panosundan akıp giden bir yazıymış ve onlar sizi hiç ilgilendirmiyormuş gibi izlemelisiniz. Bunu şu şekilde yapabilirsiniz: ''Yarın kredi kartı ödemem var.'' cümlesinin arkasına ''diye düşünüyorum.'' takısını getirin; bu düşüncelere kapılmanızın önüne geçecektir. Ödemeniz var diye endişelenmeyi bırakın yoksa o düşünceye bir de duygu yüklemiş olursunuz. İzlemeye başladığınızda, iki düşünce arasında kısa bir boşluk olduğunu fark edeceksiniz. Sonra ardından gelecek olan düşünceyi bekleyin. Bir sonraki düşünce “Deniz benim hakkımda neler söylemiş?'' Bunun arkasından “Vay, benim hakkımda nasıl böyle konuşur? Ben öyle bir şey yapmadım. Onu demek istemedim.'' gibi düşünceler gelirse yine düşüncelerin içinde kayboldunuz demektir.
 
Burada tuzağa düşmeyin; onları sakince izleyin. ''Deniz benim hakkımda neler söylemiş?'' deyin geçin!
 
Eğer bu çalışmayı sekiz hafta boyunca, her gün en az on dakika yaparsanız zihninizin yavaşladığını görecek, aslında hiç susmadan konuşan bir zihne ihtiyacınız olmadığını anlayarak şaşıracak ve rahatlayacaksınız.
 
Doğduğumuzdan beri bize öğretilmiş olan, düşünmenin iyi bir şey olduğudur. Evet, düşünmek tabii ki iyi bir şeydir ancak zihne hakim olabiliyorsak... Zihin terbiye edilebilir; onun dışına çıkabilirsiniz. Bugüne kadar o size hükmetti, sizi hayatın içinde sürükledi durdu. Çoğumuz bütün günümüzü beş dakika sonra ne yapacağımızı düşünerek geçiriyoruz, bu yüzden de doya doya yaşayabileceğimiz anları o anın içinde olmayarak yani düşüncelerimizin içinde kaybolup giderek ziyan ediyoruz.
 
Bu sistemi uyguladığınızda, zihninizin hakimi haline geldiğinizde anda kalmak kolaylaşacak.
 
Biliyorum, şu an size inanılmaz geliyor ama karşınızdaki insanın sizin hakkınızda ne düşüneceğini ya da yarın yapmanız gerekenleri düşünmeden, boş ve temiz bir zihinle huzur içinde yaşayabilme şansınız var!
 
Herkesin, sakin bir zihinle geçireceği, mutlu, huzurlu anları olması dileğiyle...
 
Sevgiyle...
 
 

Dünyanın her yerinden online seans ile danışmanlık alabilirsiniz. Duygu Dengeleme çalışması hakkında bilgi ve randevu almak için ozlmhatipoglu@gmail.com adresine mail atabilirsiniz.

Kişisel gelişim hakkında hazırladığım videoları izlemek isterseniz, youtube kanalıma abone olabilir, paylaşımlarımdan haberdar olmak için, instagramdan ozlem_hatipoglu adıyla takip edebilirsiniz. Bu yazının altında bulunan simgeleri tıklayarak sosyal medya hesaplarıma ulaşabilirsiniz.